14.06.2022

Birinci Dünya Savaşı

22-24 Kasım 2013 tarihlerinde Sırbistan ziyaretimden bir yıl sonra Birinci Dünya Savaşı’nın başlama tarihinin yüzüncü yılında 6-7 Aralık 2014 tarihlerinde Bosna-Hersek’e ziyaretim oldu.

“Savaş herkesle yapılır, barış ancak onurlu insanla yapılır.” - Fatih Sultan Mehmet Han

28 Temmuz 1914’te başlayan ve 11 Kasım 1918’de sona eren, yaklaşık 10 milyon civarında askerin ve bir o kadar da sivilin öldüğü milyonlarca insanın ise yaralandığı kanlı Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin üzerinden bir asır geçti. Savaşın başlamasında fitilin ilk ateşlendiği Saraybosna’da savaşın tam yüzüncü yılında 2014 yılında Latin Köprüsü’nde sıfır noktasındaydım ve 20 milyon kadar insanın ölümü ürpertici ve düşündürücüydü. 1’inci Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen olay bir asır önce 28 Haziran 1914 tarihinde Saraybosna’yı ziyarete gelen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Sofia’nın Gavrilo Princip adlı Sırp bir milliyetçi tarafından suikast sonucu öldürülmesi ile oldu.

 

11 Kasım 1918 saat 11’de (on birinci ayın on birinci gününün on birinci saati) Rethondes Garı’nın yakınında, Compiègne Ormanı’nda, bir demiryolu vagonunun içerisinde Fransa harap olduğu savaşın galibi olarak Almanya ile imzaladığı mütareke ile kendi aralarında 1’inci Dünya Savaşı’nı fiilen sonlandırmıştı. Yenik Alman komutanları kabul eden Fransız Mareşali Ferdinand Foch teslim anlaşmalarını imzalattıktan sonra “Artık gidebilirsiniz” diyerek onlara eski bir vagonun kapısını göstermişti.

 

Şu sıralar okuduğum “Savaş - Bizi Anlamlandıran Güç” adlı bir kitap var. Yazarı eski bir savaş muhabiri olan Chris Hedges, savaşın sadece cephelerdeki insanları değil toplumların tamamını nasıl baştan çıkardığını, politikaları yozlaştırdığını, kültürü yok ettiğini ve en temel insani arzuları sapkınlaştırdığını gösteriyor. “Savaşın maliyeti, genellikle bir ülkenin altyapısının fiziksel olarak yıkılmasıyla, bombalanan binalar, fabrikalar ve köprülerle, ölen insan sayısıyla ölçülür. Ancak muhtemelen daha da kötüsü, psikolojik ve ruh dünyasında ödenen bedeldir. Bunun iyileşmesi kuşaklar boyu sürer. Avrupa’nın 1’inci Dünya Savaşı’ndan geriye kalan mahvolmuş gazilerde gördüğü gibi, savaş bütün toplumları sakatlayıp yoldan çıkartır. Fakat savaşın bedelinin farkında olanlar için bile, günlük hayatın dikenli sorunlarını ortadan kaldırma sözünde ısrar eder. / Savaşın kendi kültürünü yarattığını erken öğrendim. Çarpışma arzusu, güçlü ve çoğu zaman öldürücü bir bağımlılık, uzun yıllardır aldığım bir uyuşturucu. Savaş, mitleri yaratanlar yani tarihçiler, savaş muhabirleri, sinemacılar, romancılar ve devlet tarafından pazarlanır. Bunların hepsi de ona çoğunlukla sahip olduğu özellikleri bahşeder: heyecan, egzotiklik, güç, hayattaki kendi küçük konumlarımızın üstünde bir yere yükselme şansı, grotesk ve karanlık bir güzelliğe sahip garip ve fantastik bir dünya. Kültüre hâkim olur, hafızayı yanıltır, dili bozar ve etrafındaki her şeyi etkiler; mizah bile ölümün ve birtakım çirkin kirletmelerin gaddar sapıklıklarıyla dolar.” demektedir kitabında.

 

Tarkan Deniz
 

14 Haziran 2022

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar