'Fındıkta yeterli depolama alanı yok'
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, Bloomberg HT Tarım Zirvesi sırasında Tarım-Analiz'in de konuğu oldu.
info@karadenizekonomi.com / 25.09.2017
Türkiye açısından stratejik öneme sahip fındıkla ilgili açıklamalarda bulunan Kemaloğlu,önemli konulara değindi.
Önce tarım piyasalarının genel bir analizini yapalım. Bir tarafta arz-talep dengesi diğer tarafta bundan etkilenen fiyat dengesi ya da dengesizliği... Karşımızda nasıl bir tarım piyasası var?
İsmail Kemaloğlu: Tarım sektörünü diğer sektörlerden ayıran temel dinamikler var. Bizim yaptığımız faaliyet bir fabrika üretimi değil. Dolayısıyla ne kadar ürün üretileceğini kestirebilme, öngörebilme imkanımız yok. Hava şartları iyi gider çok fazla üretirsiniz ve arz talepten çok fazla olabilir. Bazen tam tersi şekilde çok az da olabilir. Bir önemli nokta daha var. Tarım sektörünün çok önemli bir temel dinamiği var. Arz kısa dönemli iken talep 12 ay olarak tüm yıla yayılıyor. Ne demek bu? Biz yılda yaklaşık 20-25 milyon ton buğdayı piyasaya arz ediyoruz. Buğday aşağı yukarı 2-2,5 ayda hasat ediliyor ama bu ürüne talep 12 aylık bir süreyi kapsıyor. Bunun bir çıktısı var. Tarım piyasasının olmazsa olmazı arzın ötelenmesi gerekiyor. Buradaki denklemde kritik soru şu: Bu arzı kim öteleyecek?
Aslında dünya tarım piyasalarının can alıcı sorusu şu: Tarım piyasalarını esasında kim yönetir? Temel aktörlere bir göz atalım... Bir tarafta üretimi yapan üretici var, bir tarafta işleyen sanayici var, bir tarafta tüccar, aracı var. Diğer bir aktör ise devlet. Aslında bütün dünyada baktığınızda sanayici sadece birkaç aylık ihtiyacını alır. 12 aylık işleyeceği ürünü hiç bir zaman hasatla birlikte stoklamaz. Çünkü stok ve finans maliyeti vardır. Tüccar belli bir karlılığı öngörüyorsa ve piyasada mal varsa belli bir finans ölçüsünde piyasaya girer. Geriye kim kaldı? Ana aktör üretici... Dünyanın her yerinde arzı aslında üreticinin kendisi öteler. Aslında tarım piyasasını üreticinin kendisi dengeler. Bu yüzden dünyanın hangi gelişmiş ülkesine bakarsanız bakın kooperatafler çok etkindir. Örgütler çok etkindir. Niye? Bu örgütler kendi mekanizması ile piyasayı öteler. Bu mekanizma işlemediği zaman ne olur? Diğer bir aktör kaldı geriye... O da devlet. Sanayicinin, tüccarın alacağı sınırlı, üretici arzı öteleyemiyor. Bu sefer ana aktör devlet görünmeye başlıyor. Bizim bir çok üründe yaşadığımız sorun bu çerçevede değerlendirilebilir.
TMO fındıkta müdahale alım fiyatı açıkladı ama fındık fiyatları düşüyor. Fındıkta fiyat istikrarı neden bir türlü yakalanamıyor?
İsmail Kemaloğlu: Biz diyoruz ki fındık üreticisi ürününü, arzı ötelemeli. Niye? Bu sezon bakanlığın 670 bin ton olarak açıkladığı bir fındık rekoltesi var. Hiç bir mekanizmanın 1 ayda bu kadar fındığa ihtiyacı yok. Bunu sanayici alıp ihraç edecekse, bu ihracat 12 ay boyunca oluyor ve yaklaşık 500 bin tonu ihracata gidiyor. Dolayısıyla bunu bir mekanizmanın yine üretici olarak ötelemesi lazım. Üreticiye bunu öteleyin dediğinizde haklı olarak iki şey söylüyor: Birincisi, Siz öteleyin diyorsunuz ama benim depoya ihtiyacım var. İkinci söylediği şey ise Ben hasada borçlu girdim, finansmana, paraya ihtiyacım var. Bu iki sorunu çözerseniz, üreticiye arzı öteletebilirsiniz. Fındıkta halen yaşanan sorunun kaynağı bu. Maalesef fındıkta yeterli depo alt yapısı yok. Bunu çok net söylüyorum. Fındıkta en büyük depo kapasitesini TMO yaptırdı. Bölgede 150 bin ton kapasiteli depo yaptırdık. Şu an Karadeniz'de rahat şekilde fındık alabiliyorsak bu depolar sayesinde... Bunun dışında toplasanız 200-300 bin ton civarında... Ama depo dediğiniz dükkan, bin ton, 500 tonluk alanlar da var... Biz depo dediğimizde 10 bin tonların alındığı, hızlı operasyonun yapıldığı ve üretici malının bir anda boşaltılabildiği yerleri kastediyoruz. Dolayısıyla bu mekanizma olmayınca fındık çuval çuval analiz ediliyor. Çuvallar kantara giriyor, sonra çuval çuval depoya konuluyor. Bunun çıktısı şu... Fındığı satın almak fiziki bir işlemdir, zamana ihtiyaç duyulur. Şimdi düşünün... Bir bardak su taşıyor... Biz de düzenleyici bir kurum olarak bardak taşmasın diye suyun bir kısmını süngerle çekmeye uğraşıyoruz. Ama bir anda herkes su boşaltmaya uğraşırsa biz süngerle onu çekmekte zorlanıyoruz. O zaman da bardak taşıyor. Bizim sünger yeterince cevap vermeyebiliyor. 8 TL'lik fiyat izah edilebilir mi?
TMO Genel Müdürlüğü şunu söylüyor: Süre yok, sınır yok, para sorunu yok. Bize yönelen bütün fındığı satın almaya talibiz. Birazcık acele etmeyin. Bu bir fiziki işlem, alacağız. Üretici yine 8 TL'ye satıyor. Borçluyum diyor veya tüccardan avans aldım diyor. Ya da gurbetteyim, hemen satıp gitmem lazım diyor. Değişik sebeplerle satıyor. Piyasadaki bu fiyat istikrarını zorlaştıran temel sorun o fındığı hızlı çekememe sebebi. O da yeterince altyapı bulunmaması nedeniyle... Biz şu anda 37 noktada yoğun şekilde alım yapıyoruz. 1 ay içerisinde bizim bu konuştuklarımızın öneminin kalmayacağını öngörüyorum. Biz 20-30 gün içinde piyasadan bu arzı sıkıştıran miktarı alırsak eminim fındık fiyatı bizim açıkladığımız fiyatların üzerine gidecektir. TMO'nun operasyonu yayıldıkça son 1-2 gündür Karadeniz'de 50 kuruş ila 1 lira artış konuşulmaya başlandı. Eminim bizim fiyatın üzerine çıkacaktır. Bu yıl ihracatın daha fazla olması öngörülüyor. Geçen yıl aşağı yukarı 480 bin ton olan kabuklu fındık ihracatının bu yıl 500 bin tonu geçmesi öngörülüyor. Sanayici bunu alacak, içeride de tüketiyoruz. Biz de bir miktar çektiğimizde o denge kendini bulacaktır.
Kaç yıl ya da sezon sonra fındık fiyatı konusunu bir kenara bırakılıp, üretici açısından düşük fiyat sıkıntısı gündemden çıkmış olur?
İsmail Kemaloğlu: Şu an hububatta 3,5 milyon tonluk lisanslı depo standardında depo yaptırıyoruz. 2018-2019 itibariyle TMO Genel Müdürülüğü hububatta bütün fiziki alım, stoklama işini özel sektöre devrediyor.
Aynı hububatta olduğu gibi piyasada arz-talep dengesi anlamında fındık, üzüm, incir, kayısı gibi 6 stratejik ürün belirledik. Dedik ki bize görev verin, biz bu 6 ürünün sorununu 1 yılda halledelim. Bakanımızın da gündeminde.. Muhtemelen bugünlerde tekrar değerlendirilecek. Biz bu sorunu depo altyapısı olarak 1 yılda çözeriz. Bunu çözmemiz şu demek... Üretici acelesi olduğu için satmak istiyor ya.. İşte o zaman depoya bırakacak. Avans alabilecek ya da satabilecek.
Fındık konusunda TMO ile Fiskobirlik arasında işbirliği olabilir mi?
İsmail Kemaloğlu: Zaten üreticiden aldığımız bir kısım fındık için Fiskobirlik depolalarını kiraladık. Fiskobirlik ile protokol muhtemelen bugün imzalanmıştır. Siz ortaklarınızın ürünlerini alın, bize verin. Biz garantör olalım, satamıyorsanız bize satın. Ona göre finansman ihtiyacınızı görelim dedik.
TMO mısır müdahale alım fiyatını tonuna 760 TL olarak açıkladı. Geçen yıl alım fiyatı 740 TL idi. Geçen yıla göre yüzde 2,7 civarında bir artış söz konusu ama son 1 yıldaki girdi maliyeti artışı yüzde 10'un üzerinde. Bu alım fiyatları nasıl belirleniyor?
İsmail Kemaloğlu: Çiftçinin her zaman beklentisi yüksektir, anlaşılabilir. Biz de onu istiyoruz ama takdir edersiniz ki bunlar çok fazla sayıda dinamiklerin değerlendirildiği bir denge. Gıda enflasyonu, alternatif ürünlere kayış gibi biz çok sayıda dinamiği hesap ediyoruz. Mısır ekilen alanın yüzde 45'i kiralık arazi. Bu, şu demek.. Aslında mısır üreticisi para kazanabiliyor ki arazi kiralayıp mısır ekiyor. Bir diğer nokta ise mısır üretiminin yüzde 35'i ikinci ürün niteliğinde. Yani çiftçi bir ürünü hasat ediyor ve ikinci ürün olarak mısıra giriyor. Buğday gibi değil, karlılığı yüksek...
Genel anlamda mısır üreticisi memnun. Niye devreye girdik? Çünkü Çukurova, Ege, Amik Ovası'nda hasat başladığında fiyatlar 80 kuruşa kadar çıkmıştı. Biz üretici kazansın diye beklemeyi tercih ettik. Ne zaman ki Batman, Diyarbakır hattında hasat başladı, sektör mısır fiyatını ton başına 720-730 TL seviyesine çekti. Bizim açıkladığımız fiyata göre baktık bir mağduriyet eşiği olacak... Müdahale ettik. İlginç şekilde dün o bölgede mısır fiyatı 10-15 lira arttı. Doğru bir zamanda devreye girdiğimizi düşünüyoruz. O yüzden bu, çok sayıda faktörün hesap edildiği bir müdahale fiyatı...
TMO denilince ilk akla hububat tarafı geliyor. Geçtiğimiz aylarda tam da hasat döneminde alınan gümrük vergilerinin düşürülmesi ve ithalat yetkisi kararı sektörde tartışma yarattı. Fiyatların aşağı çekildiği ve alım-satım işlemlerinin durduğu yönünde eleştiriler vardı. Bu karar ile ilgili olarak TMO'nun bir zamanlama hatası mı oldu?
İsmail Kemaloğlu: Haklısınız... Orada asıl kritik tartışma gümrük vergilerinde oldu. Önce, çıkan bir kararname ile vergiler tam da hasat zamanında buğdayda yüzde 45'e, arpada yüzde 31'e, mısırda yüzde 25'e düşürüldü. Ondan bir süre sonra da TMO'ya belli miktarlarda ithalat yetkisi verildi. Üstüste gelince Memleket ithalat cennetine mi dönüyor diye bir psikoljik mücadele oldu. Zamanlama konusunda bizi de zorladı. Çünkü biz aslında beklentileri yönetiyoruz, dedikoduları yönetiyoruz. Bu zamanlama bizi piyasa anlamında zora soktu.
Ama şunu söyleyebiliriz... Gümrük vergisi düzenlemesi ile Türkiye 1 kilogram buğday ithal etmedi. Fakat psikolojisi tartışma doğurdu. TMO, düzenleyici bir kurum. Biz hep şunu söylüyoruz. Bu yetkilerin miktarı çok önemli değil her yıl bu kurumun elinde standart olmalı. Niye? Bir piyasayı yönetiyorsunuz ve ani müdahale etmeniz gerekebiliyor. Diyelim şu günlerde arpa fiyatı yüksek seyrediyor. Biz de fiyat açıklamadık ve bize hiç gelmiyor. Ama bir taraftan da hayvancılık sektörü var... Başka dinamikler var. Onu bir dengede tutmamız gerekiyor. Hemen yetkimizi kullandık ve arpa ithal ettik. İthalatın açıklanmasıyla birlikte fiyatlar 20-30 kuruş gevşedi. Malı getirip teslim ettiğimizde o dengesini bulacak. O yüzden bu yetkiler çok hassas. Nihayetinde kocaman bir piyasada gücünüzü hızlı bir refleksle gösterebilmeniz lazım. Getiriyorum demek psikolojik etkiler ama ürünü de gösterebilmeniz lazım. Piyasa, onun karşılığını hissetmesi lazım. O manada TMO'nun aldığı yetki daha iyi anlaşılabilirdi ama gümrük vergisinin üstüne gelince tartışma biraz derin oldu.
TMO üreticiden aldığı ürünleri ne yapıyor? Mesela alım yapılan fındıklar nasıl değerlendirilecek?
İsmail Kemaloğlu: TMO için biraz önce piyasada sünger örneği vermiştik. Oradan devam edersek... Biz hiç bir zaman suyu tekrar bardağa sıkmayız. Çünkü zaten derdimiz bardağın taşmasını önlemek. Bardağa su gelmeyene kadar bekleriz. Bardakta su azalmışsa sıkmaya başlarız. Biz, bir düzenleyici kurumuz. O fındığı bekletiriz. Piyasayı bozmayacak noktaya kadar, sonuna kadar bekletiriz. Yeniden arzı şişirmek için aldığımız fındığı piyasaya sunma gibi bir derdimiz yok. Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki bizim finansman sorunumuz yok. Çok güzel araçlarımız var. Biz, depodaki fındığımız karşılığı uluslararası piyasalarda çok cazip şartlarda varlığa dayalı borçlanmalar yapıyoruz. Bekleyebildiğimiz kadar bekleriz. Piyasanın ihtiyaç duyduğu zaman veririz, ihtiyaç duymadığı zaman yağ yaparız ya da başka türlü değerlendiririz. Hükümet bize bu konuda her türlü yetkiyi verdi.
Lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas Borsasında süreç tam olarak ne zaman rayına oturur?
İsmail Kemaloğlu: Sektörün içinde olmayanlar Altı üstü depo.. Dört duvardan ibaret değil mi? diyebilir. Ama bu sistemin içinde çok derinlik var. Bu, bir piyasa yönetiminin olmazsa olmazı. Çok net söylüyorum... Şu an fındık için yeterli depolar olsa biz o kadar araç geliştiririz ki... O kadar enstrüman geliştiririz ki insanlar şaşırabilir. Ama sizin elinizdeki fındığa ben bir şey yapamam. Onu adı sanı konmuş bir yere koyarsanız, biz sizi mutlu edecek her türlü enstrümanı geliştirebiliriz. Dolayısıyla hububatta sorun yok, 2018-2019'da arzu ettiğimiz noktaya geleceğiz. Sorun, bu 6 ürün diye tanımladığımız üzüm, incir, fındık, kayısı, fıstık, zeytin-zeytinyağı gibi ürünler. Hükümetin gündeminde şöyle bir kaç şey var... Üretici ürünlerini lisanslı depolara koyduğunda ücret ödemeyecek. Nakliye desteği verilecek. Zaten sübvansiyonlu 10 milyon kredi veriliyor. Beşinci bölge teşviği de var. Eğer görev verilirse biz bu ürünlerin depo sorununu 2019'a kadar çözebiliriz.