10.12.2024
Nazım Hikmet'in, ipek bir halıya benzettiği bu topaklarda, huzurumuzu bozmaya çalışanlar olsa da,
farklı din, dil ve ırk farklılığına rağmen birliğimizi ve dirliğimizi koruyoruz ve coğrafyamızda yaşanan son gelişmeler de, birliğimizi korumaya çok ihtiyacımız olduğunu gösteriyor aslında.
Zira bir çemberinin tam ortasında yaşıyoruz.
Coğrafyamız yangın yeri gibi.
Birinci dünya savaşının ardından Irak, Suriye ve Ürdün , İngiltere ve Fransa ve Fransa tarafından cetvelle sınırları çizilmiş uydu devletler olarak kurulmuştu.
Ki;
Kurduruldukları günlerden beri huzur bulamadılar.
Ülkeleri, darbelerle iş başına gelen diktatörler tarafından yönetildi.
İran da, 1979'da gerçekleşen darbeyle iş başına gelen mollalar tarafından yönetiliyor ama İran'ı Irak ve Suriye ile aynı tutmam asla çünkü İran'ın binlerce yıllık devlet geleneği vardır ve bu çadır devletlerine asla benzemez.
İran'ın da tıpkı bizim gibi bir devlet aklı vardır yani.
Bir ateş çemberinin içindeyiz dedim ya.
Ateş, biz o coğrafya'dan koparıldıktan sonra yanmaya başladı ama 'Arap Baharı' ile harlandı.
Çözülme o zaman başladı gibi anlaşılsa da İran - Irak savaşı bölgemizde pamuk ipliğine bağlı istikrarın bozulmasına sebep oldu ancak, coğrafyayı bir kan gölüne dönüştüren süreç, Irak'ın diktatörü Saddam'ın Kuveyt'e saldırmasıyla hızlandı.
Şimdi anlıyoruz ki; Saddam'ın Kuveyt'i işgal girişimi de emperyalistlerin bir planıymış.
Bu planların temeli de iki nedene bağlı aslında.
Bu nedenlerden ilkinin bölgedeki petrol kaynaklarını kontrol altında tutmak olduğu zaten biliniyor olmalı.
İkinci neden de İsrail'in güvenliğini sağlamaktır.
İsrail'i bölge için tehdit olarak görenlerden Kaddafi’yi etkisizleştirildi önce.
Ki;
Kaddafi’nin uzun yılar ülkesini demir yumrukla yönettiğine inanılmış olsa da, kendi halkı tarafından linç edilerek öldürülmesinden sonra Libya'da istikrar bir tülü sağlanamıyor.
Irak da Saddam'ın devrilmesinden sonra istikrar yüzü göremedi elbette ancak, Saddam’la, Muammer Kaddafi'yi de aslında aynı kefe de değerlendirmek istemem asla.
Kaddafi, Türk dostudur diye söylemiyorum bunu,
Ülkesinin 'Tek adamı'ydı belki ama Kaddafi'nin Libya'sında her zaman huzur hakimdi.
Bölgemizdeki diktatörlerden sonuncusu Beşar Esad dı, ki, görevi darbeyle iş başına gelen ve kendisi gibi diktatör olan Babası Hafız Esad'dan almıştı.
Suriye'de 10 yılı aşkı süredir bir iç savaş yaşanıyordu.
Sınır komşumuzda 10 yılı aşkın süredir kan akıyordu, toprakları parçalanmıştı ama yıllarca uyguda tutulan iç savaş birden alevlenince BAAS rejimi de13 gün içersinde yıkıldı.
İslamcı Heyet Tahrir Eş Şam (Şam Kurtuluş Heyeti) Suriye'de yönetimi ele geçirdi.
Kısaca HTŞ olarak bilinen yapı ABD ve birçok Avrupa ülkesiyle birlikte ülkemiz tarafından da terör örgütü olarak kabul ediliyordu.
Buna rağmen HTŞ'nin, ESAD'ı devirdiğine dair haberler ülkemizde de bazı kesimler tarafından olumlu karşılandı.
Kimi şehirlerde bu durum sevinç gösterileriyle karşılandı.
İlk röportajını 2015’te Katar merkezli Al Jazeera’ye veren HTŞ adlı bu örgütün lideri Ebu Muhammed el-Colani, Suriye’nin şeriat yasalarına göre yönetilmesi gerektiğini ve ülkede Alevi, Şii, Dürzi ve Hristiyanlara yer olmadığını söylemişti.
Ve fakat.
Colani, son olarak CNN'e konuşurken il röportajının aksine,“Kaos dönemlerinde belirli kişiler tarafından azınlıklara karşı bazı ihlaller oldu, ancak bu sorunları ele aldık. Kimsenin başka bir grubu ortadan kaldırma hakkı yok. Bu mezhepler bu bölgede yüzlerce yıldır bir arada var oldular ve hiç kimse onları ortadan kaldırma hakkına sahip değil.“ demiştir.
Irak toprakları zaten parçalanmıştı.
Suriye’de de parçalı bir yapı karşımıza çıktı.
Suriye asla eski Suriye olmayacak.
Esad rejimin ülkemize iyi gözle bakmadığını biliyoruz elbette.
Suriye ile ilişkilerimiz hiç bir zaman iyi değildi ancak, Suriye ülkemiz içinde hiç bir zaman ciddi bir tehdit oluşturmadı. Ancak, Suriye, İsrail için büyük bir tehdit unsuruydu.
Bu nedenle, Suriye'de rejim değişikliğine İsrail'in de en az bizim kadar seviniyor olmasına çok şaşırmıyorum.
Güney komşumuzun topraklarına huzur gelmesi en büyük dileğimdir.
Ve fakat.
Karşımızda toprakları parçalanmış durumda bir ülke var.
Suriye'ye huzurun kısa sürede gelemeyecek olmasından endişeliyim.
Suriye'nin huzura kavuşması bizim için iki nedenden ötürü önemlidir.
Biri ve belki de en önemlisi güney sınırımızda başımızı ağrıtacak oluşumlara izin verilmemesi içindir.
İkinci neden de, sayları 5 milyon dolayındaki sığınmacının ülkelerine dönebilmesidir.