6.01.2025
PEN Türkiye Başkanı ve yazar Zeynep Oral’ın ‘’Tıpkı her geçen gün ekonomik gelir farklılığının büyüdüğü gibi (...) Hayattaki bu dengesizliği sahnelerde de görüyoruz.
Bir koltuk biletinin 5000 TL ( yazıyla beş bin lira) olduğunu görünce çok şaşırdım‘’ sözleri, beni gelir dağılımına bakmaya götürdü.
TÜİK’in 2024 Yoksulluk ve Yaşam Koşulları Araştırması’yla ülkedeki yoksul sayısı 11.4 milyon insana ulaşmış.
2024 Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre toplumun en yüksek gelirli %20’si, toplumsal hasılanın % 49’unu – gelin buna toplam hasılanın yarısı diyelim- alıyor. Toplumun en düşük gelirli %20‘si tüm hasılanın %6’sı ile yetinmek zorunda. Kullanılabilir hane halkının geliri ortalama, 2024 asgari ücretinin biraz üstü, 18.000 TL.
Ya dünyadaki yer?
38 ülkeli OECD’nin üyesi olan Türkiye, gelir dağılımında nerdeyse en sonda. ‘’En adaletsiz’’ gelir dağılımını Kosta Rica ve Şili ile paylaşıyor.
Burada iki nokta dikkatimi çekiyor: İlki, kadın-erkek arasındaki gelir uçurumu. Bu, nerdeyse 1’e 2. İkincisi, gelir çarpıklığına ülkenin gelişmiş batı bölgelerinin de katılması. İstanbul bunların başında. Şehrin resmen 1 milyon yoksulu var.
Bu gelir dağılımı araştırmasının yöntemi de yanlış. Fonksiyonel, Bölgesel, veya Sektörel olmak yerine, Kişisel Gelir Dağılımı ile hesaplanmış. Üstelik bu da kayıtlar ve gelir akımı üstünden değil.
TÜİK, 27.825 hanede yaşayan 60.365 yurttaşa uygulanan ‘’panel anket’’ ile bu rakama ulaşıyor. Üstelik ‘’en doğru bilgiye sahip olduğu ‘’ varsayılan ‘’ hanehalkı sorumlusu‘’ son sözü söylüyor. ‘’Faaliyet Dışı Gelirler’’ beyanla saptanıyor.
Gelin, bu noktada ülkenin 11 milyon yoksulu ile yetinelim.
Yöntem, yanlış da olsa asgari ücretlilerin sayı ve payı ile işin sağlaması beş yukarı / beş aşağıya, bizi bu gelir uçurumuyla buluşturuyor.
Ama bu ulaşılan gelir, aysbergin yüzeydeki görünen sadece üstü...
Az gelişmiş ülkelerde, bir de ‘’gölge ekonomi’’ var. Bu ‘’kayda girmemiş / kayıt dışı ekonomi’’yi anlatıyor. Bununla kalmıyor, bir de Dr.Mahfi Eğilmez’in hep altını çizdiği sistem dışı gelirler (yeraltı ekonomisi) var.
Kayda girmemiş ekonomik faaliyet sonucu oluşan kayıtdışı hasılanın mevcut ekonomik hasılanın yüzde 50’si kadar olduğu ekonomi biliminde bir genel kabul. 994 milyar $’lık bir ekonomide kayıtdışılığın büyüklüğü 467 milyar $ oluyor.
Ama yeraltı ekonomisinin rakamsal boyutlarını bilmemiz mümkün değil. Burada ‘’olsa olsa yöntemi’’ ile rakamlar verilir. Ben işin boyutlarını bilmiyorum, bu nedenle bir rakam vermekten kaçınıyorum.
Bütün bu rakamları altalta yazdığımızda, kuşkusuz milli gelir artıyor... Ama gelir dağılımı aksi yönde, daha da bozuluyor. Zira artan bu gelirde sabit gelirlilerin payı yok denecek kadar az. Öyle ya,yurtdışında milyon dolarlık döviz hesabı olanlarda sabit gelirlilerin payı ne olabilir ki?
Zaten toplumda ‘’Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma Riski Altında Olanlar’’ın oranının %30’a ulaşması, gelir dağılımının çarpıklığını söylüyor.
Türkiye’de muhalefeti oluşturan siyaset yapıcılarının ‘’Bugün Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük bölüşüm şokunu yaşıyor. Yoksulluk artıyor, yaygınlaşıyor ve derinleşiyor’’ sözleri, yerden göğe doğruluk payı içeriyor.
Son sözü, kıdemli siyasetçi ve düşün adamı Kemal Anadol söylesin: Selden köpük kapanlarla, akşam pazarında çürük meyve toplayanların birlikte olduğu bir toplumda huzur ve barış olamaz...
Yaşar Kemal usta diyor ki: Halk ve hayat güçlü. Doğa, halk ve hayat bir yerde saplanıp kalmaz. Çürümüşleri atıp yeni yeşerenleri, güçlüleri onun yerine koyar.