28.03.2024

Kan parasıyla tiyatro

’1940 Kuşağı’’ndan, yazar Samim Kocagöz’ü (1916-1993) yönetmenliğini Mesut Gengeç’in yaptığı ‘’Mecburi İstikamet’’ adlı belgeselde izledik, onu andık.Kocagöz verimli bir yazardı…

12’si roman, 27 eser yazdı. Kanımca onu farklı kılan, döneminin panoramasını yazması ve bunu hep Ege toprakları üstünde şekillendirmesiydi. Bir miktar para kazandığında 2 daktilo alıp, birini Fakir Baykurt’a armağan etmesini öğrenmek ‘’dayanışma ne güzel’’ dedirtti bana… Eserleri Literatür yayınları’ndan çıktı / çıkıyor.

İyi ki, yaşamın ve kentlerinin tanığı olan yazar ve çizerler var…

Belgeselin mimarı olan oğlu ve dostum Şükrü Kocagöz’ü kutluyorum. Perdenin gerisinde duran anlamlı insan, annesi Sevinç Kocagöz’ü de dile getirdiği için de sağolsun.      

Mecburi İstikamet you tube üstünden izlenir olacak, duyuracağım.

Kıbrıs’lı Türk ressam, dostum Emin Çizenel’in Viyana’da açtığı sergi çok büyük ilgi topladı. Viyana’lı sanatseverler Akdeniz’in derinliğini gören ama Akdeniz’e sığmayan bu yetkin sanatçıyı alkışladı, o da bunu fazlasıyla hak ediyor…   

Bugün sizlerle farklı bir Yılmaz Büyükerşen portresi paylaşacağım…Eskişehir’de tiyatro kurmak için kan satan bir insanın tutkusunu kendi kaleminden okuyacaksınız.                                    

‘’İktisadi Ticari Bilimler Akademisi’nde Akademi Tiyatrosu adıyla bir tiyatro topluluğu kurduk…

O tarihte Ticaret Odası’nın bir küçük düğün salonu vardı. Ticaret Odası’ndan onu istedik. Bize verildi ancak bir tek şartı vardı, haftada bir gün pazarları kendi üyelerinin yapacağı düğünler için orayı tekrar düğün salonu haline getirirsiniz.

Sermaye nasıl buluruz diye düşünmeye başladık, herkes çeşitli fikirler ortaya attı. Dediler ki, sermayeyi bulmak sana düşüyor. Nasıl bulacağız sermayeyi? Git kapı kapı dolaş bul, ikna et. Şimdi devlet hastanesinin tiyatroyla nasıl bir ilişkisi olabilir, diyeceksiniz. O günlerde Türkiye’de Kan Bankaları kurulmuş ve bütün hastanelerde Kan Bankaları tarafından vatandaşa para verilerek kan biriktirme diye bir faaliyete girişilmişti. Bunun röportajını yapacaktım. Baktım 350 liraya herkesten kan alınıyor. Biz 300-400 öğrenciyiz. Geldim arkadaşlara dedim ki, hepiniz hazırlanın iki gün üç gün arka arkaya gideceğiz, kuyruğa gireceğiz, devlet hastanesinde kan vereceğiz. Kan satacağız. Sermaye bulacağız. 350 kişiyiz, 350’şer liradan bayağı önemli bir para...  Kuyruklar halinde 3-4 gün boyunca bizden kan aldılar ve kan veren arkadaşlarımıza da 350’şer lira verdiler. 

Şirket değiliz, kanımızı sattık paraları topladık...

Tiyatroya ben hala okul gözüyle bakarım, şimdi de şehirlere okul gözüyle bakıyorum. İçinde tiyatrolar olan şehirler... Felsefem bu… 

Tiyatro bir okuldur öğretir, bir aynadır tiyatro bizi yansıtır.  İzleyiciler oyunları seyrettikten sonra bir özeleştiri yapar, bunu itiraf etmezler söylemezler. Sosyal hayatın bilmediğimiz görmediğimiz yönlerini tiyatro bize öğretir. Bunlar mekteplerde öğretilmez, bunların kitabı yoktur, bunlar düşünen insanların sizlere saçtığı ışıktır.

Osman Arolat’ın ‘’Biz dünyayı değiştirebileceğimize inanan bir grup gençtik ve bu bizim tiyatromuza yansıdı.’’ sözü, çok doğru.

Ve bu ruhla biz tiyatro yapıyorduk.’’

Bu ifadeler, Eskişehir’de 5 dönemdir üstlendiği Belediye Başkanlığı görevini yakında devredecek olan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e ait.

Güle güle hoca…

Eskişehir’de yarattığın bu zengin yeni yaşam alanları ile seni bilecek ve anacağız…

Yaşar Kemal usta diyor ki: Gülümse bitsin karanlık / Gülümse karamsarları şaşırt. / Gülümse güller açsın yüzünde / Gülümsemenle yayılsın ışık. Dünyayı ısıtamasan da güneş gibi, çevreni ısıt…

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar