17.06.2025

İsrail’in, komşumuz İran'a saldırısıyla birlikte savaş kapımıza kadar dayandı.
Coğrafyamızda gerek ülkelerin iç karışıklıkları ve gerekse komşuların bir birileriyle didişme halleri yüzyıllardır devam ediyor ancak, Ortadoğu'daki son karışıklığın, altı gün savaşları olarak bilinen 1967'deki Arap - İsrail savaşıyla başladığı biliniyor.
Bölgemizdeki savaşların sınırımıza kadar dayanması ise 46 yıl önceki İran-Irak savaşıyla başladı.
Son bulmayacağı da anlaşılıyor.
Bir ülkenin, diğer bir ülkenin egemenlik haklarına saldırısı dışında çıkan her türlü savaşın bir insanlık suçu olduğunu belirtmek isterim öncelikle.
Özellikle de İsrail'in Gazze'de devlet terörüyle işlediği Filistin halkına dönük soykırıma varan insanlık suçu, insanlığın kabul edebileceği bir durum değildir.
Kendisini dünyanın jandarması gören ABD'ye sırtını dayayan İsrail durdurulamıyor.
Epi topu 9,5 milyon nüfuslu İsrail, 1,5 milyarlık koskoca Müslüman nüfusa kafa tutuyor ki; akıl alacak gibi değil.
İsrail’in, özellikle Arap dünyası üzerinde kurduğu hegemonyayı sadece ABD desteğiyle açıklamak da mümkün değil.
İsrail’in, Hamas liderlerinin yanı sıra, son olarak İran'ın Genelkurmay Başkanı’nı yatak odasında şehit edebilecek cüretini, ABD yardımına bağlamak olsa olsa sadece kendimizi kandırmaktan ibaret bir durumdur.
Hatırlayın daha yakın tarihte MOSSAD'ın birer bombaya dönüştürdüğü çağrı cihazlarından satın alan Hamas liderleri teker teker yok edildiler.
Bu durumda koskoca İslam dünyası gıyabi kılınan cenaze namazlarında İsrail'e lanet okumakla yetindi.
Son olarak, İsrail’in İran'a saldırı, Ortadoğu’daki savaşı kapımıza kadar getirdi.
Ki; ''Arap Baharı'' denilen durumla iç karışıklıklar, Libya, Tunus, Lübnan Suriye'ye sıçramıştı.
Suriye'de çıkarılan iç savaşla, Ortadoğu'da İsrail'e kafa tutabilen tek ülke olan Suriye, zayıflatılmış oldu.
Böyle söylerken Irak ve Suriye'deki halkları on yıllarca inim inim inleten gerek Saddam ve gerekse Esad'ın BAAS rejimlerini kutsuyor değilim elbette ki, her iki ülkedeki rejim yıllarca bize düşmanlık etmişti.
Demem o ki;
Özellikle Suriye'deki Esad rejimi halkını ezmek yerine demokrasiye yönetilen bir ülke olarak güçlü kalabilseydi, Katil İsrail, Filistin'de işlediği insanlık suçunun ardından İran'a saldırmak gibi bir girişimde bulunabilir miydi?
Sahi, İsrail bu şımarıklıkları peşi sıra yaparken, körfez ülkeleri olarak bilinen uydu devletler ne yapıyor!
Dolar balyalarına yeni balyalar ekliyorlar değil mi?
Yazıkla olsun.
* * *
MEHMET AKSOY
Cemal Süreya'nın ''Hayat kısa, kuşlar uçuyor'' dediği gibi zaman akıp gidiyor.
Biz günlük uğraşlar içinde ömrümüzü tüketirken, 15 Haziran itibariyle Mehmet Aksoy'u kaybedeli bir yıl olmuş bile.
Gazetede köşe komşumdu Mehmet Aksoy, on yılı aşkı süre gazetede yan yana masalarda çalıştık.
Hayata bakışımızın yanı sıra, yaşam biçimimiz de, dünya görüşümüz de farlıydı ama
Mehmet Aksoy, inandığı değerlere asla at gözlüyle bakmazdı.
Yıllarca peşinden koştuğu dava adına yapılan yanlışları eleştirmesini de bilirdi yani.
O melun hastalığa yakalandığında doktorlar, 6 ay gibi bir ömür biçmişlerdi ama o yaşamdan hiç kopmadı.
O illete uzun süre direndi.
Vefatından bir gün önce ziyaretine gitmiştim.
Bitkindi ama umutluydu.
Geçen yıl kurban bayramı arifesinde hastaneye kaldırıldığını öğrendiğimde, acil servis kapısında beklerken, ''Bunu da yener'' diye düşünmüştüm ama doktorunun ''Basınız sağolsun'' dediğinde yaşadığım hayal kırıklığının tarifi mümkün değil.
Cennetinde huzur içine uyu sevgili dostum.