3.12.2022
Yaşar Kemal Vakfı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi beraberliği Yaşar Kemal ile Binbir Çiçekli Bahçede sempozyumu yapılıyor, dün ve bugün…. 35 tebliğ dinledik ve dinleyecek olacağız.
Yılanı Öldürseler romanını 1981‘de filme çeken Türkan Şoray‘ın açılış törenindeki güzel sözleriyle ‘’Yaşar Kemal bu ülkenin gururu ‘’.
Hep umudu dillendirmiş olan ‘’bu gururu’’ insanların yaşaması ve solumasını görmek o kadar güzel ki…
Yaşar Kemal sempozyumlarında hep akla gelen 2 ismi Ragıp Duran ve Aydın Uğur’ u da selamladık.
Bu sempozyumda ‘’Yaşar Kemal Anadolu’ya Bakış: Coğrafyayı Anlamak ve Yol Gösterciliği ‘’ başlığı altında anlatmaya çalıştıklarımı size yansıtmak istiyorum.
Fethi Naci, ‘’ Hiçbir romanımızda Türk insanının böylesine somut, böylesine derinliğine, tabiatın böylesine zengin, canlı kıpır kıpır verildiğini. hatırlamıyorum ‘’ der ve ekler :
-İnsan olarak bakıyor köylüye, roman malzemesi değil…
Bu doğası için de geçerlidir: Yaşar Kemal doğanın içine birer anten gibi germiştir 5 duyusunu :Renkler, sesler, kokular…
Bu coğrafya Çukurova’ya sığmaz, Akdeniz’dir.Öyle olmasa, yönetmen Fabio Vacchi Eylül 2007’de, Alla Scala Milano’da Teneke’yi sahnelerken, başkaldırının evrenselliğini sahneye nasıl yansıtabilirdi ki?
Yayıldığı coğrafyanın ne denli geniş olduğunu La Nouvelle Observatoire’a Aralık 1986‘daki demecindeki ‘’Şimdiye kadar Anadoluda onsekiz bin antik yerleşim yerinin olduğu saptandı (…) Zengin Akdeniz kültür çemberinin iyice pekişmesi insanlığımıza neler, ne olanaklar kazandırabilir, düşünebiliyor muyuz?‘’ sözlerinden anlarız.
Bu geniş izlek hep değişir ve büyür…
1953’te yazdığı İnce Memed 1 ile 1985’de yazdığı Kale Kapısı aynı Çukurova değildir bu nedenle…
55 eserinde Türkçemize tam tamına 677 yeni sözcük kazandıran Yaşar Kemal, dili de sürekli evrilir, 32 yılda yazdığı ve 4 ciltte 2142 sayfaya zor sığdırdığı İnce Memed’i ele alalım: İnce Memed 1‘de ‘’ay ıslığı‘’, ‘’kalaklamak ‘’ gibi yeni sözcükler varken, İnce Memed 4‘de karşımıza ‘’nennilenmek ‘’ , ‘’teziktirmek ‘’ sözcükleri çıkar.
Kendisini ‘’Homoresoğlu’’ olarak nitelendiren Yaşar Kemal‘in bu zaman dışı anlatımına antropolog Altan Günalp ‘’etnografik ilüzyon ‘’ adını veriyor.
Latin Amerikan edebiyatı ve özellikle Marquez için kullanılan ‘’büyülü gerçeklik‘’ deyiminin ona çok yakıştığını ve bunu fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum.
Yaşar Kemal‘i 1940‘li yıllarında tanıyan folklorbilimci P.N.Boratav onun yazarlığını coğrafi ağları sürekli genişleyen bir ‘’yörük kilimi ‘’ metaforuyla anlatır.
Her bir yörük kiliminin birbirininden benzersiz olduğu gibi….
Boratav onun eserlerinde Turkoman yörükleri,Kürt, Sünni ve Alevi’yi velhasıl tüm nüfus katmanlarını bulur. Türk geleneğinden aşıklar, Kürt anlatım geleneğinden gelme dengbejler içiçe geçmiştir, harmanlaşmıştır.
Bu harmanda senaryosunu yazdığı Yılanı Öldürseler de doğduğu köy Osmaniye’ye bağlı Hemite, ‘’Geceleri, dört bir yanına keskin bir koku salan, karanlık bir mağara gibi insanın içini ürperten, yapayalnız kalmış hissini veren Haliç‘’ ile İstanbul, ‘’Bu şehir kılıf içinde.Bu şehir kendisini öylesine gizlemiş ki, tadına varabilmek, onu sevebilmek için emek istiyor.Bu şehri kılıfından soyup mahremiyetine girmeli ‘’ dizelerinde – satır demeye dilim varmıyor- Diyarbakır, ‘’Çakırcalı’nın mezar toprağı birçok dertlere deva sanılır. Sıtmaya, sızıya ağrılara birebir denir. Öyle söylerler‘’derken, Çakırcalı Efe’nin öldürüldüğü Nazilli’ye uzanır. Bir Ada Hikayesi’ nin son eseri Çıplak Deniz, Çıplak Ada’da ‘’Ölünceye kadar denizin kıyısında, her gün değilse de Anadoluyu seyrediyordu’’ dizelerinde bu kez Ege coğrafyası vardır.
Akdeniz kültür çemberi, onun deyimlendirmesiyle ‘’binbir çiçekli bir kültür bahçesi olarak çokkültürlü Akdeniz‘’ onun eserlerinde yer alır.
Bu coğrafyada ortak paydalar arıyorsanız, hep umut-umut-umut var. Başkaldıran mecbur adam bu umudu tamamlar. Değişmez o çocuksu merak, benim ondan öğrendiğim üçüncü başlık. Roman kahramanlarında ‘’belkemikli dik duruş‘’var, bu da dört.Teneke‘nin finalinde ‘’Bundan sonra biz kendi başımızın çaresine kendi başımıza bakarız‘’ diyen Zeyno ve onun gibi Memed, Uzunca Ali, Taşbaş, hepsi onun adam gibi adam dik duruşlu kahramanlarıdır.
Prof. C. Tharaud ‘’Çukurova :Yaşar Kemal Edebiyatının Temelleri ‘’ başlıklı incelemesinde onun coğrafyayı görme yetisinden şöyle söz edecektir:
-Van Gogh gibi, Yaşar Kemal bize görmeyi- sadece insanlığın en temel mücadelelerini değil , fakat ayrıca o mücadelelelere ve o insanlığa bizim de ortak olduğumuzu öğreten özel bir görme ve tasavvur etme yeteneğine sahiptir (…) Yaşar Kemal kendi körlüğümüzün farkına varmamıza sağlar
Ondan ‘’Homeros’un Parantezini Genişleten Yazar ‘’olarak söz eden üstat Doğan Hızlan, onu şöyle niteleyecektir:
-Barcelona’da bir ödül töreninde ‘Cervantes bizim noterimizdir, bir çağın herşeyini yazdı ‘ dendi. Bizim Cervantes’imiz ancak o olabilir. Çünkü hepimizin serüvenini yazdı…
Yaşar ağabey !
-Bizim serüvenimiz sürdüğü sürece, sen bu insanlık serüveninin birincil tanığı olacaksın.
Bizi / bizleri, lütfen terk etme, hep ‘alloş çekerek barış’ı çığıran sana ihtiyacımız her günden fazla …