24.10.2020
Tiyatro kültürünün Anadolu topraklarında kök salmasında katkısı çok büyük olan Atila Alpöğe, eş- dost çevresini hiç ihmal etmez. Ondan yeni bir ‘bilgi notu’ aldım: Papa’nın Mektubu...
Tiyatro kültürünün Anadolu topraklarında kök salmasında katkısı çok büyük olan Atila Alpöğe, eş- dost çevresini hiç ihmal etmez. Ondan yeni bir ‘bilgi notu’ aldım: Papa’nın Mektubu...
Toplamı 45.000 sözcük, sayfaya vurursam 100 sayfa.
Papa veya bir kurum olarak Vatikan‘ın bu çıkışlarına alışık değilim, zira yoktur. Papa dini törenlerde Vatikan balkonuna çıkar Latince bir konuşma yapar, hepsi odur.
Mektuptan anladığım, Papa Benedikt son salgında devletlerin ve kurumların ‘bencilliğinden’ hayli bezmiş olmalı. Bu nedenle ‘insanlığa’ bir mesaj kaleme alıp, yayınlamış. Bu uzun metni kaleme almasında onun iyi eğitimli bir Cizvit papazı olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Civitler, 1528’de oluşmuş bir dini akım olarak felsefelerini yoksulların ve toplum dışına itilmişlerin yanında olmak biçiminde açıklarlar. “Ortak Evimizin Bakımı İçin İşbirliği” bu akımın ikinci felsefi hedefidir.
1936 Arjantin doğumlu papa, ‘ilk’ cizvit ve Avrupa dışından gelme ‘ilk’ din adamı. Papa Benedikt, bu göreve seçildiği 2013’den bu yana hep farklı çıkışlarıyla dikkat çekti. Bununla kalmadı, Papalığın para kesesi olan Vatikan Bankası’nı denetime açtı. Geçen hafta bu hesaplarda suistimali olan bir kardinalı görevli azletmekle kalmadı, onu kardinallik görevinden ayırdı. Bence bu örnek bile Cizvit’lerin ‘çetin ceviz’ olduğunu anlatmaya yeterli.
Papa,100 sayfalık bu uzun mektubunda kin ve nefret kusan şoven milliyetçiliğe ateş püskürüyor. İnsanlığın üstüne sinen miyopik bakıştan yana da öfkeli. Son salgında devletlerin pazar egemenliğine dayalı kapitalizme bel bağlamakla eleştiriyor. Mevcut yolu yol bilerek, değişim ve iyileşme beklemenin bir safdillilik olduğunu düşünüyor. Bu yüzden dünyada varolan tüm ekonomik ve siyasal kurumların yeniden yapılandırılmasını istiyor. Olaylara hazırlıklı bir ekonomi politikası sürdürülmesini istiyor. Çevre konusunda politikanın yangına kısa vadeli baktığını söylüyor. ‘Bu dünya üstünde her zamankinden daha yalnızız’ diyen Papa Benedikt, buna karşılık ‘Sosyal duyguları törpüleyen yeni bir bencillik türedi’ diyor.
Papa Benedikt bununla da kalmıyor, sınırsız bir tüketimcilik, boş bir bireycilliğin tüm dünyayı kemirdiğinin altını çiziyor. Bütün bu zaafiyete karşı önlemlerin tartışılmadan ve önlem adına kısa vadeli zemini kaygan ucuz pazarlama tekniklerinin kullanıldığını kaydediyor. Hristiyan dünyasının lideri olan Papa mektubunu salt son salgının etkileriyle sınırlamıyor. Sığınmacılara yeni bir bakışla yaklaşılmasını, insan ticaretinin ortadan kaldıracak önlemleri arzuluyor. Dünya çevresine yeni bir bakış getirilmesini istiyor.
Papa’nın Mektubu şu dilekle tamamlanmış :
-Gelin bir düş kuralım: Aynı et parçasından gelme olarak gelin tek bir aile olalım. Unutmayalım ki, dünya hepimizin ortak evidir. Kadınlarımız ve erkeklerimiz bu ortak evin zenginliğidir...
Papa Benedikt’in mektubu, yoksulun daha yoksul kılındığı, yer küremizi cayır cayır yandığı ve 6. Büyük Yokoluş’a koşar adım gittiği bu kovid ortamından piyasaya bel bağlayarak ve bilgisayarın ‘reset’ tuşuna dokunarak ‘yeni normale’ dönemeyeceğimize ilişkin ‘güçlü’ bir ses. Mektubun 1.2 milyar mensubu olan salt katoliklere değil, tüm insanlığa olması, onun bu çıkışını daha da anlamlı kılıyor. Ama kanımca en önemlisi cayır cayır yanan ve yokolan yerküremize bir Papa’nın ilk kez bakması, irdelemesi, yeni bir bakış istemesi... Papa bile yangını kabul ettikten sonra ne denir ki...