30.03.2024
’Kan satarak tiyatro kuran ‘’ Yılmaz Büyükerşen hoca için yine onlarca ‘’ not’’ ve gönül dileği aldım. Ömrüne bereket olsun…
Güsel Bilal hanımı yitirdik…Türk Eğitim Vakfı’nın(TEV) onlarca çocuğa burs bağlamak için 30 yılı aşkın süre koşuşan / didinen, ömrünü buna vakfetmiş bir insandı.
Ve Paris 21.Türk Filmleri Haftası organizasyon sorumlusu Deniz İnceoğlu’nun güzel Fransızcasıyla dile getirdiği ‘’dostluk köprüleri’’ oluşturması dileğiyle başladı. Açılış filmi olan ‘’Kör Noktada’’nın yönetmeni Ayşe Polat gibi pırıl pırıl, sorgulayan genç kuşak yönetmenlere ‘’ merhaba’’.
‘’Sıfır Tolerans‘’ uygulayan bir okul, Almanya’nın yeni yüzü. Hemen her ulusun çocuğu orada. Bu kaleydeskopta dinsel inanç açısı da çok geniş, çeşitli dinlerin temsilcileri var.
Alman Sineması’nın başarılı temsilcisi ‘’Türk asıllı Alman‘’ İlker Çatak’ın (doğ.1984) ‘’Öğretmenler Odası‘’ (Das Lehrerzimmer) filminde bir ‘’sorun‘’ gözükmüyor. Öğrenciler Almanca’da yetkin, derslerinde başarılılar.
Derken, bazı çocukların aşırı tüketimi okul yönetiminin dikkatini çekiyor, ‘’genel arama ‘’ yapılıyor, Ahmet’in para çantasında 160 Euro bulunuyor.
Ebeveynler okula çağrılıyor, ‘’paranın kaynağı’’ soruluyor, cevap şu:
-Bu para onun harçlığı. Bundan size ne?
Okul yönetimi affalıyor, ses çıkaramıyor, ancak bu kez ana-babasının aralarında Türkçe konuşmasına tepki gösteriliyor.
Öyle ya, ‘’Sıfır Tolerans‘’ uygulanıyor.
Sıra öğrenci Oscar’da…
Oscar’ın idarede çalışan annesinin sınıf öğretmeni Bn. Nowak’ın ceketinden ‘’ para aşırdığı ‘’ video görüntüyle saptanıyor.
Sen misin?
Bu görüntüyü çeken sınıf öğretmeninin burnundan getiriliyor. İzinsiz çekim yapmak bir insan hakları ihlali değil mi?
Okulun öğretmenleri, sonra da Oscar’ın sınıf arkadaşları, sınıf öğretmeni Bn. Nowak’a sırt çeviriyor.
‘’Suç’’ erdemleştiriliyor. Öğretmene nerdeyse işten işten el çektiriliyor.
Sınıf ‘’sivil itaatsizlik’’ eylemine geçiyor. Ayağa kalkılmıyor, ödevler yapılmıyor. Oscar’ın ‘’uzaklaştırma‘’ cezası ise uygulan(a)mıyor.
Eğitim adına tam bir kargaşa egemen…
Berlin Film Festivali ve En İyi Yabancı Oscar’ı ödülüne aday gösterilen 40 yaşındaki genç yönetmen Çatak’ın derdi ‘’Sıfır Tolerans‘’ adı altında eğitimin sorun yumağını nasıl büyüttüğünü sahnelemek istiyor.
Ama ondan ötesi yok mu?
Eğiticinin, eğitim sistemi üstünde tüm yaptırım olanaklarını yitirdiğinin farkında mıyız?
Öğretmen adeta ‘’ hoşluk yaratmakla ‘’ yükümlü bir oyuncu oldu.
Disiplin sağlamak bir yana, öğretmen şikayet edilme korku ve baskısı altında.
Okul yönetimlerinin tek derdi, çarkın dönmesi, sınıf geçmenin her koşulda olanaklaştırılması.
Misyon, BM‘nin ‘’Binyıl Kalkınma Hedefleri ‘’nde yer alan ‘’ ilköğretimi sağlamak’’a indirildi. Çocuk iki satır okuyabiliyor, imza atabiliyorsa ‘’sorun yok’’.
Dersliklerde öğrenci sayısı 25’den yeniden 34-35’lere yükseldi. Ders süresi 35 dakikaya indi.
Yeni tehlike, yaygın uyuşturucu kullanımı…Uyuşturucu baronları okul kapılarına dayandı, herkes seyirci.
Beş yılda beyni çatlatan, kısa adıyla ‘’Metin’’(Anfetamin) bir bira fiyatından daha ucuz.
Okul Aile Birlikleri’nin hükmü yok. Onların misyonu, boya-badana parasının sağlanması…
Okul yönetimleri eğitim kalitesini çoktan ıskaladı, sorumlulukları üst yönetimlere ‘’sorunsuz okul‘’ olduklarını kanıtlamak.
‘’Sıfır Hoşgörü’’yü bırakın, derste öğrencisine ‘’hooop‘’ diyemeyecek öğretmenler ve ahlak danışmanlarıyla çağdaş uygarlığın sağlanması sizce mümkün mü?
Yaşar Kemal ustamız ‘’Yanan Ormanlarda 50 Günde’’ diyor ki:Şimdi siz sabır taşı olacak, bizim derdimizi dinleyeceksiniz. Bizde dert bir çok, bir çok ki, başımızdan aşkın…