15.02.2025

İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ömer Tuncer’in çağrılısı olarak Türkiye tarımı üstünde düşüncelerimi aktardım. Bunları sizlere de yansıtmak istiyorum.
Türkiye tarımında kanımca 8 asal darboğaz var:
1-Yasayla öngörülen ‘’asgari 2 hektar tarımsal alan zorunluluğu ‘’ parçalanmayı önlemiyor , danışıklı işlemi kurumsallaştırıyor. Toprak yapısında parçalanma hızlanıyor ve bu konuda tüm siyasi partilerin - bu yasaları çıkarmış olarak- oydaşması var. Türkiye’de ortalama alan 6.1 ha , Fransa’da 52 ha ve İspanya’da 23.8 ha.
2-Toplulaştırma konusu altyapı hizmetleriyle birlikte yürütülemiyor. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS ) kayıtlı üretici oranı % 68 ile düşük bir oran. Ağustos 2024’de ise ‘’Planlı Üretim’’ e karar verildi. 1 Ocak 2025’de başlayarak 2025-2027 döneminde 3 yıllık destekleme modeli uygulanacak. Destekleme, belirlenen tarım havzalarında 13 ürünün ekilmesi için yapılacak. Yöntemin çıkmazı, destekleme ödemesinin ‘bir sonraki yıl yapılması.
3-‘’Türkiye’nin gerçekleştirmekte olduğu en büyük rüyası‘’ olarak nitelenen GAP Projesi sekteye uğradı. Hedeflerden ciddi sapma var: GAP Master Planı 1988-2003 döneminde 32 baraj yapımıyla 1.8 milyon ha alanın sulamaya açılmasını öngörüyordu. Tamamlanan baraj sayısı 18‘de kaldı. Master Planı’nın öngördüğü ‘’Yavaş Gelişme Alternatifi‘’ (bile) hayata geçmedi.
4-Su birliklerinde demokratik bir yapının oluşturulamaması nedeniyle su yönetimi adil işlemiyor. ‘’Yerinde Tahsis’’ ilkesi gerçekleştirilmiyor. Yeraltı sularının kullanımında (vahşi sulama) herhangi bir yasal engelleme yok, sular delicesine tükeniyor.
Susuzluk, ‘’su krizi‘’ ile anlamdaş. Kullanılabilir su kaynağı 2023’de 1.000 m3’e geriledi. Türkiye, ‘’Yüksek Dereceli Riskli Ülke ‘’ konumunda.
5-Hayvancılık teşviki ‘’optimum işletme ‘’ kuralına göre değil , küçük işletmeye yapılıyor. İşletmenin net kârlılığı için 5000 b.baş hayvan gerekiyor . 1000 baş altı hayvancılıkda zarar edilmesi kaçınılmaz. Meraların kullanım sorunu çözülmedikçe ‘’et sorunu,bir ot sorunudur ‘’diyen saptama da kilim altına süpürülmüş olarak kalıyor.
6-Tarım Kanunu ‘’Bütçeden ayrılacak kaynak,GSMH’nın % 1’inden az olamaz’’ hükmünü içeriyor. OVP ‘ın 2025 hedefiyle GSMH 61 Trilyon TL olacak.Tarımsal destekleme 615 milyar TL olmalı. 2025 bütçesinde destek, 135 milyar TL (%21‘i).
7-Genç nüfus köylerden ‘’kaçıyor’’. Tarımsal işgücü açığı ‘’büyük sorun‘’ durumunda. SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısı 267.000’e gerilmiş durumda.Türkiye’nin 2012’deki 6360 yasası ile ‘’zorla kentleştirildiği’’ gerçeğini unutmamak gerekiyor. Köyler mahalleleştirildi, 18.000 köy kaldı.
8.FAO’nun 113 ülkeli Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde ülke 49. Sırada. Bununla ‘’Gıda Güvenliğini Yitiren Ülke‘’ grubunda yer alıyor.Sonuç adına eklenmesi gereken bir nokta daha var:
-1980 ve 2001 Kararları sonrası, kamu ekonomisinin ‘’piyasa yapıcı kurum‘’ kavramı unutuldu.
Piyasa yapıcı kurumlar ya tarım kredi kooperatifleri ya da üretici kooperatifleriyle gerçekleşir. Kooperatifçiliğin Marksist ideoloji ile ilişkisi yoktur.
Yaşar Kemal usta Zulmün Artsın‘da diyor ki: Bütün insanlar kuşkusuz,korkusuz, çıkar düşünmeden,düşmanlık geçirmeden içlerinden baksalar birbirlerine...İnsan, ne olur biliyor musunuz, sıcacık bir bahar güneşinin bahar güneşinin bahtiyarlığında duyar kendisini...