28.01.2023
Karadeniz Ekonomi Gazetesi olarak 2022 yılından bugüne iş dünyasının; düzenli olarak finansmana erişim sorunun çözülmediğini ekonomi yönetiminin –Ankara’nın- bu sesi duyması gerektiğini defalarca yazdık.
Yıl 2023, yeni yıla girdik. Sorunun istenildiği gibi çözüm kazanmadığını, tüm gazetelerin ekonomi sayfalarında gördük. İstanbul Sanayi Odasının ocak ayı meclis toplantısına da iş dünyasının finansman krizi damgasını vurdu. Toplantıya; Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar konuk olarak katılarak sanayicilere bankacılık ve finans sektörü ile ilgili bir sunum yaptı. Toplantıya Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, Halk Bankası Genel Müdürü Osman Arslan, Eximbank Genel Müdürü Ali Güney ve Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Halil Öztop da katıldı.
Anadolu’daki tüm Ticaret ve Sanayi Odası başkanlarının iş dünyası adına yaptığı çağrıyı son olarak, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası meclis toplantısında Başkan Bahçıvan, bankaların genel müdürlerinin de katıldığı toplantıda gündeme getirdi. Haber olarak da verdiğimiz bu önemli konuşmayı kısaca hatırlayalım:
Finansmana erişim sorununu, kısa ve uzun vadede atılması gereken adımlar eşliğinde değerlendiren Bahçıvan, İSO olarak Türkiye Ekonomi Modeli ve liralaşma stratejisi çerçevesinde kredilerin amacına uygun kullandırılması ilkesini desteklediklerini belirterek, “Finans kesimi ile reel sektörün birbirleriyle sağlıklı bir eşgüdüm içinde çalışması çok önemli. Fakat son dönemde devreye alınan birçok tedbir ön görülemezliğe yol açtı ve hem reel sektör hem de bankacılık sektörü açısından yorucu bir hal aldı. Bugün kredi prosedürleri, reel sektörü adeta yıldırma noktasına getiriyor. Uygulanmakta olan prosedürler bitmek bilmezken, kredinin aktif hale gelmesi de bir türlü gerçekleşemiyor. Sanayicimizin artan maliyetleri, işletme sermayesi ihtiyacı ve yatırım arzusu nedeniyle kredi talebi büyürken; bazı bankaların kredilerde daha tutucu davrandığını da gözlemliyoruz. Firmalarımızın mağdur edilmemesi, deyim yerindeyse kurunun yanında yaşın da yanmaması gerekiyor” dedi.
Finansmana erişim sorununun aynı zamanda uzun vadeli bakışla ele alınmasını ve yapısal sorunların çözümünün de yapısal nitelikte olması gerektiğini ifade eden Bahçıvan, “Ekonomimizin kredi yaratma potansiyelini doğrudan etkileyen cari açık, dış finansman ihtiyacı ve düşük iç tasarruf oranları en temel yapısal sorunlarımızın başında geliyor. Dış finansmanın nispeten daha sağlıklı, sürdürülebilir kalemleri arasında yer alan uzun vadeli borçlanmada iştahı düşük olan bankacılık sistemimiz, uzun süredir net borç ödeyici pozisyonda. Sistemin kredi yaratma potansiyelini de düşüren bu durum, başta liranın seyri olmak üzere geleceğe dönük belirsizliklerle ve dolayısıyla yüksek risk primi ve yüksek borçlanma maliyetleri ile yakından alakalı. Tüm bunlar bizlere makroekonomik istikrarın, enflasyonu kalıcı şekilde yenerek liraya dönük güveni artırmanın ve ekonomi politikalarında öngörülebilirliğin yaşamsal önemini gösteriyor” diye konuştu.
“Kısa vadede krediye erişim sorununun çözülmesi ne kadar acil bir ihtiyaç ise uzun vadede ekonomimizin krediye bağımlılığı da o denli önemli bir yapısal sorun” diyen Bahçıvan, çözüm önerisi getirerek şunları söyledi: “Türkiye ekonomisi kredi arzının arttığı koşullarda hızlanan, kredi akışı yavaşladığında duran bir yapıdan çıkmalıdır. Bu bağlamda, şirketlerimizin sermaye yapısını ölçek ekonomisi kanalıyla güçlendirmek açısından birleşme ve satın almaları özendirici politikaların önemli olduğuna inanıyoruz. Benzer şekilde, finansmanda araç çeşitliliğini artırmak ve sanayimizin bankacılık sistemine bağımlılığı azaltmak günümüzde çok temel bir ihtiyaç. Bunun için sermaye piyasalarından daha fazla yararlanmayı sağlayacak, finansal derinliği güçlendirecek adımların da kritik olduğu görüşündeyiz. İSO 1000 çalışmamızda halka açık kuruluşlar sayısının 100’ün altında kalması da bu alanda kat etmemiz gereken mesafeyi ortaya koyuyor.”
Sonuç olarak iş dünyasının finansmana erişim sorunu tam olarak çözülmemiş. Ekonomi yönetiminin bu sesi duymasını iş dünyası bekliyor çağrımızı tekrar yenileyelim.
İhracatçı Rekabetçi Kur İstiyor
Türkiye’nin artık rekabet edecek kur seviyesine gelmesi gerektiğini anlatan ihracatçılar, “Yabancı bizden daha fazla takip ediyor TL’yi. Bunu hesaplayarak alımları Türkiye’ye kaydırıyorlar. Dalga yüksek. Beyin kanaması olmadan aradaki dengenin sağlanması lazım” diyor.
Rekabetçi kur politikası nedir?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinde sıklıkla öne çıkan rekabetçi kur politikası, ihracatçıların ortaya attığı bir yaklaşım.
‘Bir ülkenin para birimi yabancı paralara karşı değer kaybederse o ülkenin ihracatı artar’ şeklinde özetlenebilecek bir ekonomi hipotezine dayanıyor.
Ancak yerli paranın değer kaybetmesi Türkiye’de kronik hale gelen enflasyonu besleyerek alım gücünü ciddi oranda düşürüyor.
Ayrıca yerli paradan kaçışı besliyor, döviz yükümlülükleri ve bilançolar üzerinden finansal istikrarı olumsuz etkiliyor, yatırımları yavaşlatarak büyüme potansiyelini azaltıyor.
Ayrıca kura bağlı olarak yurt dışına satılacak ürünün yurt dışından alınan hammaddesinin fiyatı da ciddi oranda artıyor.
Özetle bütün bunlar kurun getirdiği rekabet avantajlarını fazlasıyla silip götürebiliyor.
HAFTANIN SÖZÜ
İyi şeyler asla konfor alanlarından gelmez. Başarı istiyorsak, rahatsız olmaktan memnun olmalıyız.