23.10.2023
Aborjin’lerin Avustralya’nın yerlisi, ilk ataları. 60 bin yıl önce Avustralya topraklarında yaşadıklarını biliyoruz.
Hiç bir zaman yerleşik olmadılar ve avcılıkla yaşadılar. 200 dil konuşuyorlar bunun 50’si zaman içinde kayboldu. Beyaz İngilizlerin Avustralya’yı işgal ettiği 18. yy’da bu kıtada yaşayan Aborjin nüfusu 800 bin olarak kestiriliyor.
Beyaz ırktan işgalci İngilizlerin bu kıtaya getirdikleri hastalıklar nedeniyle Aborjin nüfusunun yüzde 90’ı kırılarak öldü. Bununla kalmadı, Tasmania Adası’nda “Siyahlarla Savaş” soykırımı işlendi ve bu oykırımda 150 bin Aborjin öldürüldü. Aborjinler çocukları beyazlar tarafından ailelerinden zorla alıkonuldu. Bu çocuklar daha sonra “Çalınmış Kuşak” olarak adlandırıldı.
1901’deki ilk Avustralya Anayasası’nda Aborjinler yurttaşlık hakkı verilmedi.Hatta İkinci Dünya Savaşı’nda Avustralya ordusunda hizmet eden Aborjinlerin elindeki kimlik belgesi bir “köpek lisansı” dır.
Aborjinler ilk kez 1960’da bir özne ve insan olarak dikkate alındı. Adları anıldı ancak bu tanımanın yasası ancak 1975’de çıkarıldı.
Aborjinlere seçme ve seçilme hakkı tanınmasından sonra 1967’de yapılan bir referandumla halkın yüzde 90’ı Aborjinler için koruyucu yasalar çıkarılmasını onayladı. Aynı referandum onları Avustralya vatandaşı yaptı.
2009’da Avustralya’nın kuruluşunun 107.yılında yaşadıkları toprakları geri verildi.
1987 referandumunda Aborjin dilleri, ülke dillerinden biri olarak kabul edildi. Yargıda, okulda bu dilin konuşulması mümkün hale geldi
1998’de Çalınmış Kuşaklar’dan özür dileyen bir ‘’Ulusal Özür Günü’’ resmi gün olarak ilan edildi.
11 Aralık 2007’de kurulan hükümetin İşçi Partili başbakanı Kevin Rudd, Aborjin önderleriyle ortak bir metin çerçevesinde anlaştı. Bununla yetinmedi ve Rudd Avustralya parlamentosunda 13 Şubat 2007’de ‘’Avustralya ulusu adına’’ Aborjinlerden özür diledi. Bu özür Ulusal Özür olarak anılır. Başbakan Rudd bu tarihi konuşmasını, “Tüm Avustrayalılar, kökenleri ne olursa olsun, eşit paydaşlar olarak eşit hak ve paylarla bu ülkenin geleceğini yaratacaktır” sözleriyle tamamladı.
2009’da Aborjinlerlerden gasp edilen toprakları karşılığı olarak tazminat ödenmeye başlandı.
366 bine kadar gerilemiş olan Aborjin nüfusu yeniden arttı ve 550 bine ulaşır.
14 Ekim 2023’de, bundan 15 kadar gün önce, yeni bir referandum yapıldı.
Soru mealen şöyleydi: Bir Aborjin Komisyonu kurulması için anayasada değişiklik yapılmasını kabul ediyor musunuz?
Sorudaki ‘’ komisyon’’ aynı zamanda bir ‘’ ses ‘’ olacağından ‘’ voice’’ olarak anıldı. En önemlisi, Aborjinler bu referandumla Avustralya Anayasa’sında anılır hale gelecekti.
Soru yerindeydi ama açık ve net değildi, kafaları karıştırdı.
Bu referanduma katılım ‘’zorunlu’’ olmakla birlikte, kayıtlı 17.6 milyon seçmenin sadece 14 milyonu (%80) oylamaya katıldı. Seçmenin % 60’ı ‘’hayır’’ oyu kullandı.
Liberal Parti, Tek Ulus Partisi ve Birleşik Avustralya Partisi’nin ‘’hayır’’ı, Yeşiller ve İşçi Partisi ‘nin ‘’ evet’’ine baskın çıktı.
Hayır’cıların savı şuydu: Aborjinleri ülkenin anayasasında anarsak onlara bir anayasal ayrıcalık verilmiş olunur. Bu eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu ayrıca ‘’ toprak isteme ‘’ hakkı doğabilir.
‘’Hayır‘’ oyu sonrası Başbakan ‘’Bu görüş ayrılığı bizi tanımlamıyor ve bizi bölmeyecek’’ demek zorunda kaldı.
‘’Son Ayak’’ kazanılmadı….
Bu konuda bir sonraki referendumun ne zaman yapılacağına ilişkin bir ‘’ anayasal hüküm ‘’ yok.
Kesin olan bir olgu, 1.6 Trilyon $ ulusal geliri olan ve son 5 yılda bu ulusal geliri her yıl 200 milyon $ artan ve toplam nüfusu da sadece 26,4 milyon olan Avustralya, sayısı 984.000 olan Aborjin karşısında ‘’yenik’’ düştü.
Kurucu ataları olan Aborjinleri Avustralya Anayasa’sında anarak, bu ülke dünya ulusları nezdinde daha itibarlı olacaktı.
Red edilen ‘’ Aborjin hakları’’ değil, ‘’Avustralya’nın itibarı’’ oldu.