12.10.2024
1999’un 11 Ekim’inde yitirdiğimiz Fakir Baykurt’un (doğ.1929) aramızdan ayrılışının 25.yılı…
Çeyrek yüzyıl sonrası onun geride bıraktığı anlamlı dağarcığı eşeleyerek, onu yeniden düşünmek ve ondan dersler çıkarmak istiyorum.
O, bir Enstitü’lüydü: Gönen Köy Enstitüsü’nün 643 no’lu öğrencisi Fakir, kümesini ‘’1/B’’ olarak veriyor. ‘’Küme’’ Enstitü’nün gizemi. Kimse ‘’ ben ‘’ diyemiyor, herkes bir ‘’küme’’nin içinde yer alıyor.
1940-1954 döneminde 10 bin mezun veren Enstitü’ler için Başaran’ın neden ‘’Bir özgürleşme eylemi’’ dediğini, şimdi daha iyi anlıyorum.
O, bir toplum önderiydi: Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) 1965‘de 92 kurucusundan biri olan Baykurt, TÖS’ün ilk genel başkanıydı. Bir TÖS Vardı eserinde, bu oluşumu ‘’1965-1971 yılları arasında bir TÖS vardı.Yurdumun ovasından, dağından yalımlar gibi geçen TÖS’ün güzel öyküsü içinde yer aldım. Emdiğim sütün, yediğim ekmeğin karşılığıdır bu; görevimdir.’’ sözleriyle anlatacaktır.
Önce, 1969’da Büyük Eğitim Yürüyüşü, sonra da Büyük Öğretmen Boykotu’nu adım adım planlayan Baykurt ve arkadaşlarıydı. TÖS kapatıldığında ülke öğretmenlerinin % 70‘i üyesiydi. Askeri Mahkeme’de ‘’Bu mücadeleye giren insanlar, sonuç ne olursa olsun, bunlara katlanmayı bilmelidir. Biz bileceğiz, bizden sonraki öğretmenler de bilecektir‘’ sözleri, onun uzun soluklu direncini anlatmıyor mu?
O,köycü değildi…Burdur’un bir köyünde doğmuş, sonrasında kırsaldaki bir Enstitü’ye devam etmiş, öğretmen çıktıktan sonra kırsalda eğitmenlik yapmış Baykurt’un köyü ve kırsalı merceğinin altına alması kadar doğal ne olabilir ki? Ama bunlara ‘’köy romancılığı‘’ yakıştırması yapmak, bu toprağın insanına has yanlış bir yakıştırma.
Ekleyeyim: 1950’de, Türkiye nüfusu 20.9 milyondu ve 15 milyonu köyde yaşıyordu.
O,işçi göçünü ve kenti de resmetti: Yaşamı bir çile yumağını çözmekle geçen Baykurt, 1980 sonrası zoraki bir sürgüne çıktı, Almanya’ya göç etti. Yerleştiği işçi kenti Duisburg’da, Yüksek Fırınlar,Yarım Ekmek, Koca Ren adlarıyla , bir Almanya Üçlemesi yazdı. Her şeyiyle kent dekoru içinde yoğrulan bu romanlarında, bu kez git-gel’ler Türkiye-Almanya arasında yaşanır, üstelik çok insani ölçülerde…
O,çözümün siyasetten geçtiğini bildi: Fakir bey, o güzel insan, kayıtlar onun siyasi bir partiye üye olmadığını söylüyor. Ama Fakir bey siyasetin tam içindeydi, hem Türkiye’de, hem de Almanya’da… Türkiye’de TÖS Hareketi’nin ‘’başkanı’’ demek onun misyonunu küçümsemek olur, işin adını koyalım, gerçek ‘’ lideri’’ydi, TÖS Hareketi eylem gücüyle ortalama bir siyasi partiden daha etkindi.
Fakir Baykurt, Köy Enstitü’lü kuşak içinde çözümün eğitimle sınırlı olamayacağını anlamış bir insandı. Bu nedenle siyaseti hiç dışlamadan ama siyasetle mesafesini koruyan bir duruşun içinde oldu.
Yaşar Kemal diyor ki: Bir de dünyayı doludizgin sevmek Hasan ağa, sevmek…Bir de kıyamamak Hasan ağa, kıyamamak…Bir tek canlıya,ışıklı bir damla suya, yeşilden patlamış bir tek yaprağa…Ve güzelim dünya Hasan ağa…Senin gibi olmak Hasan ağa, olabilmek.