28.10.2024
Tamam, başlangıçta ben de şaşırdım. Kanun çıkmadan önce bu platformda bir şeyler yazdım, 'olmaz, yapmayın, yol yakınken dönün' filan dedim.
Kanun çıktı, tebliğ yayınlandı. Şimdi herkes koro halinde 'zarar vergilenemez' diye haykırıyor.
Oysa ne kadar yanlış!
Zarar dediğin gider fazlası. Takvim yılı olarak belirlenen hesap döneminde giderlerin gelirleri aşan kısmı. Gider fazlasına dönem zararı deniliyor.
Yasalarımız izin veriyor, bir hesap döneminde oluşan gider fazlasını yani geçmiş yıl zararını sonraki hesap dönemlerindeki vergiye tabi kazançtan indirebiliyoruz.
Yapılan düzenlemeyle, geçmiş yıl zararını kurumlar vergisine tabi kazançtan indirmeye devam edeceğiz. Lakin, asgari kurumlar vergisine tabi kazançtan indiremeyeceğiz.
Başlardaki şaşkınlığımı atlatıp, sakin kafayla düşünmeye başlayınca bir ışık çaktı, her şeyi daha iyi kavradım.
Zararların, giderlerin vergilendirilmesi yeni değil ki. Vergi sistemimizin neredeyse alameti farikası!
Sistemimizde 'kanunen kabul edilmeyen gider', KKEG gibi çok önemli bir olgunun varlığı görmezden gelinebilir mi!?
Vergiye tabi kazanç ve iratlar kural olarak safi tutarıyla vergiye tabi tutulur.
Ticari kazancın, dolayısıyla kurum kazancının elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler safi kazancın tespitinde indirilir.
Gelin görün ki bu kurallar son yıllarda yapılan çok sayıda düzenlemeyle, idari uygulamayla önemini yitirdi.
Binek otomobil amortisman ve giderlerinden finansman giderlerine, bazı sektörlerdeki reklam giderlerinden işletme sahiplerinin suçlarından kaynaklanan tazminatlara, örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler ve kur farklarına, kıdem tazminatı ve gider karşılıklarına, mtv’ye, öiv’ye kadar işle ilgili pek çok gider kısmen veya tamamen safi kazancın tespitinde indirilemiyor.
Kanundaki kısıtlamalar yetmiyormuş gibi, idarenin giderlere ilişkin katı yaklaşımı, sınırlayıcı yorumları da işletmelerdeki KKEG tutarlarını artırıyor. Belki kanunlardakinden daha fazla.
Hangi işletmeye gidersek gidelim, ticari kazançla vergiye tabi kurum kazancı arasında önemli fark olduğunu görürüz.
Söylemeye gerek yok, bu tür gider kısıtlamalarından etkilenenler vergi uyumu konusunda hassas olan, kayıtlı ekonomi içinde yer alan işletmeler.
Kayıt dışı işletmelerin böyle dertleri bulunmuyor.
Karar vericiler de bunu anlamış, o gideri indirtme, şu giderin yarısını indirt, bu iş olmayacak.
Sorunu kökünden halletmek gerekiyor.
Zaten zarar etmek ne demek!
İşletme zarar ediyor ama hala faaliyetine devam ediyor. Olacak şey mi? O zararın gerçek olduğuna kim inanır?
Bir de bunlar incelenerek devletin kaynakları çarçur mu edilecek!
İnsana hesabını bu dünyada değilse öbür dünyada sorarlar.
Ha bu arada, işini düzgün yapmaya, mevzuata uymaya çalışanlara geçmiş olsun. Onlar bu tür ufak tefek fedakârlıklara alışkınlar!