3.10.2024

Kıdem, liyakat mı?

TDK sözlüğünde liyakat 'Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu, yeterlik' olarak tanımlanıyor.

Kıdem ise 'Bir görevde rütbece eskilik, bir görevde geçirilen süre' olarak tanımlanıyor.

Belli ki ikisi aynı şey değil. Ama ilişkisiz olduğunu kim söyleyebilir.

Bir görevde geçirilen süre ne kadar uzunsa edinilen bilgi, beceri, deneyim o kadar fazla olur. Çoğu zaman kıdemli olanın daha az kıdemliye göre iş verilmeye daha uygun olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Peki, aynı kıdeme sahip olanların iş için aynı derecede uygun olduğu söylenebilir mi?

Elbette hayır. Bir görevde geçirilen süre herkesin eşit düzeyde bilgi, beceri, deneyim kazanmasını sağlamıyor. Aynı görevi yapanların çok farklı performansları olabiliyor.

Bu durumda pekâlâ daha az kıdemli olanların kıdemlilerden daha liyakatli, iş için daha uygun olduğu örnekler de olabilir.

Gelirler Genel Müdürlüğü'nde atamalarda kıdeme dayalı bir sistem oluşturulmuştu.

Mesela daire başkanları, görevde geçirdikleri süreye bakılarak genel müdür yardımcılığına atanıyorlardı. Kim daha kıdemliyse bir boş kadro oluştuğunda önce o genel müdür yardımcısı yapılıyordu.

Zaman zaman daire başkanları başka kamu kurumlarına genel müdür veya genel müdür yardımcısı olarak gidiyordu. Bu atamalarda kıdem gözetilmekle beraber, temel belirleyici olmuyordu.

Ayrıca, terfilerde kıdem esası herkes için aynı ciddiyetle uygulanmıyordu. Hesap uzmanı, maliye müfettişi gibi kurullardan gelenler için uygulanan bir kural gibiydi.

Terfilerde genel müdürlüğün içinden yetişenler için kural o kadar sıkı takip edilmiyordu.

Eğitim, yetişme seviyelerindeki farklılık nedeniyle diğer çalışanların yanında denetim kökenlilere kurmay muamelesi yapılırdı.

Kıdemin liyakat olarak anlaşılıp uygulanmasına o zamanlar karşıydım.

'Tekkeyi bekleyen çorbayı içer' diye basitleştirilecek bir formül gibi görünüyordu. Aynı kıdeme sahip olanların aynı olmadıklarını görmek için kör olmak gerekirdi.

Vasatlığı yerleştiren, iyi olanların yükselmelerini geciktiren, engelleyen bir anlayış olarak görüyordum.

İçimdeki adalet terazisi böyle tartıyor, böyle söylüyordu.

1996 yılında bir koalisyon hükümeti iktidara geldi. Maliye Bakanı'nın ilk işi kıdemce gerilerdeki bir daire başkanını genel müdür yardımcısı yapmak oldu. Bir diğerini müsteşar yardımcısı yaptı.

Çok geçmedi, bir maliye müfettişini doğrudan genel müdür yardımcısı olarak atadı.

Sadece bizim genel müdürlükte değil bakanlığın diğer birimlerinde de benzer atamalar yaptı.

Kıdemce önde olup atlananlar teker teker istifa edip özel kesime geçti!

Sonrası malum.

Meğer sistemi, beğenmediğim kıdem esası, kuralı ayakta tutuyormuş. Sonra, kural mural kalmadı!

Atananların görevler için uygun olup olmadığını tartışmayacağım. Olan var, olmayan var.

Benim yıllar önce kendi içimde yaptığım 'kıdem, liyakat mı' tartışması bugün eskimiş, modası geçmiş bir fantezi!

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar